28 Ocak 2018 Pazar

Moliere - Cimri


moliere cimri ile ilgili görsel sonucu

OYUN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME YÖNTEMİ (KLASİK)
OYUN :MOLİERE / CİMRİ
ZAMAN : Bir gece başlayıp diğer günün gecesine kadar sürer. Yirmi dört saat yani bir gün diyebiliriz.
UZAM : Paris
MEKAN : Harpagon’un evi, bahçesi.
KİŞİLER : Komedi oyunlarının kişileri tiptir.
·         HARPAGON: Zorba bir aile reisi, Cléante ve Elise'in babası, Mariane'a aşık. Cimri.
·         CLÉANTE: Harpagon'un oğlu, Mariane'in sevgilisi. Babasının cimriliğinden bıkmış, güzel görünmeye hevesli. Aşık.
·         VALÈRE: Anselme'in oğlu, Mariane'in erkek kardeşi, Élise'e aşık. Soylu.
·         FROSİNE: Çöpçatan. Entrikacı bir kadın. La Flèche'in yeğeni. İşini ve insanları seven ama aynı zamanda parayı da.
·         LA FLÈCHE: Cléante'in uşağı. Zıpır ve zeki.
·         JACQUES USTA: Harpagon'un aşçısı ve arabacısı.(Aynı role bürünerek oynar.). Biraz taşralı, kendi iyiliğini düşünür. İki işte çalıştırıldığına da itiraz edemez.
·         ÉLİSE: Harpagon'un kızı. Valère'e aşık. Babasının cimriliğinden bıkmış. Utangaç.
·         SİNYOR ANSELME: Valère ve Mariane'in babası. Hasta ve kocasını kaybettiğini sanıp yas tutan bir kadın.
·         SİMON USTA : Tefeci. Paragöz.
·         BRİNDAVOİNE VE LA MERLUCHE: Harpagon'un dalkavukları.
·         BİR SUBAY VE YAZICISI.
·         MARİANE: Anselme'in kizi. Valère'in kız kardeşi. Cléante'a aşık. Evlenirken babasının da sözünü alacak kadar soylu(o günün şartlarına göre konuşuyorum tabi) bir genç kadın.
·         MİSTRESS CLAUDE: Harpagon'un hizmetkarı.

moliere cimri ile ilgili görsel sonucu
*İstanbul Dt - Cimri

ÇATIŞMA
İnsanın İnsan İle Çatışması :.Harpagon ile Cleante, Harpagon ile Elise, Harpagon ile Valere
İnsanın Kendisiyle Çatışması : Valere Elise’yi almak için bir kendi düşündüğünü bir Harpagon’un istediğini söylemeye kalkarak kendisiyle çatışır.:.
İnsanın Toplumla Çatışması : Çevresi Harpagon’u cimri olduğu için sevmez. Harpagon onlara bedavaya iş yaptırmaya kalkışınca olaylar meydana gelir.
AKSİYON : Aşıklar kavuşabilecek mi ve kaybolan para bulunabilecek mi? Acaba Harpagon’un parası çalınacak mı? Sorularının cevabının aranmasıyla sürer.
·         İç Aksiyon :.Harpagon’un parasına daha çok para katmak istemesi ve varolan parasını acaba çalındı mı diye düşünmeden edememesi, uşağının da bu paraları çalmayı aklından geçirmesi.
·         Dış Aksiyon : Harpagon’un sürekli paralarını kontrole gitmesi. Uşağın paraları çalması.
DRAMA :  Komedi
DRAMATİK OLAY : Harpagon’un daha çok paraya sahip olmak için evlenmeye ve çocuklarını da evlendirmeye kalkması.
KONU : Çok cimri olan Harpagon ve ailesi etrafında 17. yüzyıldaki Parisli bir burjuva ailesinin ve döneminin ahlâk anlayışını gözler önüne serer. [1]

ÖYKÜ :  Bir gün Elise denizde boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. O sırada orada bulunan Valere Elise’i kurtarır ve ona aşık olur. Böylece kendi ülkesine gitmekten vazgeçip, Elise’in yanında kalmaya karar verir. Valere ise bir deniz kazasında kaybettiği babasını aramaya gelmiştir bu şehre.
Paris'in zengin ve cimri burjuvalarından Harpagon, kızı Elise ve oğlu Cléante'yi varlıklı kişilere vermeye niyetlidir. Halbuki Elise, babasının yardımcısı olan Valère'yi, Cléante ise maddi sıkıntılar çekmekte olan Mariane'yı sevmektedir. Çocuklarının niyetlerini bilmeyen Harpagon, onlar hakkında kurduğu planı anlatır. Ayrıca Mariane'yi kendisine ayarlaması için çöpçatan Frosine'i devreye sokar. Cléante, babasının niyetini öğrenince acele para bulmaya çalışır ve tefeciden para bulmaya çalışır. Harpagon ise sürekli çalınır korkusu ile yaşadığı altınlarını bir sandığın içinde bahçeye gömmüştür.
Harpagon planını uygulayabilmek için Mariane'yi yemeğe davet eder. Davete çöpçatan Frosine'i ve kızı Elise'yi evlendirmeyi düşündüğü Anselme'yi de çağırır. Cléante ve Mariane ise Frosine'den yardım isterler. Frosine'e göre Harpagon'un Mariane'den vazgeçmesi için ona varlıklı ve soylu bir kadın bulmak gerekir. Ancak bu arada Harpagon, oğlunu Mariane'ye duygularını ilan ederken duyar. Evde patırtı kopduğu sırada Harpagon, sandığın yerinde olmadığını farkeder, eve polis şefini çağırır ve herkesten kuşkulandığını belirtir. Sandığı Cléante'nin uşağı La Flèche bulmuş ve efendisine vermiştir. Her şeyi kaybettiğini düşünen Valère, yaşam öyküsünü anlatır. Napolili soylu bir aileden gelmesine rağmen, bir deniz kazasında ailesini kaybetmiştir. Öykü bitince Valère'nin Anselme'nin oğlu, Mariane'nin de erkek kardeşi olduğu anlaşılır. Sonunda Harpagon, Anselme'nin düğün giderlerini karşılaması koşuluyla çocuklarının sevdikleri ile evlenmelerine karar verir.

OLAY DİZİSİ :
1.      Elise ile Valere evlenmek istemektedirler. Elise bu durumu kardeşine anlatmaya gider lakin kardeşi de bir kıza vurulmuştur. Valere ise Harpagon’nın suyuna gitmeye çalışır.
2.      Elise ve kardeşi evlenmek istediklerini anlatmaya Harpagon’un yanına giderler. Fakat Harpagon, Cleante’nin sevdiği kızla evleneceğini açıklar.(Karakter Komiği,H. Bergson) Aynı zamanda çocuklarını evlendireceği kişileri de söyler onlara.
3.      Elise evlenmek istemediğini babasına söyleyince babası da Valere’yi hakem yapar kızım mı haklı ben mi haklıyım diye. Valere de Harpagon’a yaranmak için daha dinlemeden onaylar Harpagon’u. (Hayata Kaplanmış Mekaniklik, H.Bergson)Valere iki tarafı da tutmak zorunda kalır.(Karakter Komiği)Valere Harpagon’u bu fikirden vazgeçirmek için ne söylese Harpagon “Çeyizsiz!” cevabını verir.(Tekrar,H.Bergson) Sonunda Valere durumu kabullenir
4.      Cleante babasının düğün için para vermeyeceğini bildiği için o da bir tefeciden borç alır. Asıl tefeciyle tanışmak için gittiğinde babasının parasına para katmak için bu işi yaptığını öğrenir. (Karakter Komiği,H.Bergson)
5.      Sonrasında çöpçatanlık için eve gelen Frosine ile La Fleche karşılaşır. Frosine eve neden geldiğini açıklarken uşak ona “Burda para pahalı!” der.(Saçma ve Komik, H.Bergson).Bir yandan Harpagon sürekli laf ortalarında paralarını kontrol etmeye gider yerlerinde duruyorlar mı diye. (Karakter Komiği ve Tekrar, H.Bergson)
6.      Harpagon evlenecek adayları yemeğe davet eder.Yani kızının,oğlunun ve kendisinin eş adaylarını.Yemekte Marianne sevdiği adamın Cleante olduğunu anlar.
7.      Cleante, Elise ve Frosine iş birliği yapıp Marianne’yi Harpagon’dan soğutma kararı alırlar. Fakat Harpagon da Cleante’in Marianne hakkında asıl fikirlerini öğrenmek için ona oyun yapar.
8.      Harpagon Cleante’i evlatlıktan reddeder. Cleante tam fiderken Harpagon’un uşağı Harpagon’un sakladığı paralarını bulduğunu söyler.
9.      Harpagon bunu fark edince polise gider. Polis eve gelir ve evdeki şüphelileri sorgular. İlk sorgulanan kişi aşçıdır. Aşçı da Valere’yi hiç sevmediği için suçu ona atar.
10.  Valere eve gelir. Harpagon suçunu açıklamasını ister. Valere de kızıyla nişanlandığını sanarak anlatmaya başlar. Harpagon çalınan altınlarından bahsettiğini sanıyordur.(Dikkatin İçerikten Biçime Çevrilmesi,H.Bergson)
11.  Anselme gelir ve kendisini sevmeyen Elise ile evlenemeyeceğini söyler. Bu sırada Valere asıl kimliğini açıklar.Bir bakar ki Marianne, Valere kardeşi..! Hikayeyi duyunca Anselme anlar ki Marianne ve Valere onun çocukları.
12.  Bu sırada Cleante gelir babasına paranın kendisinde olduğunu ve Marianne ile evlenmesine izin verirse ona geri vereceğini söyler. Harpogon da mecbur kabul eder.
TEMA : Cimrilik (Oyunun adı bilerek seçilmiş.)

moliere cimri ankara dt ile ilgili görsel sonucu

MİTOLOJİK KAVRAMLAR [2]
·         Adonis : Suriye kralı Theias ya da Kıbrıs kralı Kinyas’ın Myrrha ya da Smyrna adında bir kızı varmış, tanrıça Aphrodite’in lanetine uğrayan bu kız babasına tutulmuş, onunla sevişmek istemiş. Dadısının kurduğu bir düzenle babasının yatağına girmiş ve on iki gece onunla sevişmiş, son gecesi de gebe kalmış. O gece babası, yanında yatan kadının kendi kızı olduğunu anlamış ve bu korkunç günahı temizlemek için kılıcıyla kızının üstüne yürüyüp onu öldürmek istemiş. Ama tanrılar Myrrha’ya acımışlar ve onu babasının elinden kurtarmak için bir mersin ağacına çevirmişler. On ay kadar sonra ağacın kabuğu çatlamış, gövdesinden dünya güzeli bir bebek çıkmış. Çocuğun güzelliğine vurulan Aphrodite onu büyütsün diye yer altı tanrıçası Persephone’ye vermiş. Ama Persephone de çocuğa tutulmuş, onu Aphrodite’ye bir daha geri vermeye yanaşmamış.Tanrıçalar arasında kopan kavgaya yargıçlık eden Zeus, Adonis’in yılın dört ayını Persephone’nin dört ayını da Aphrodite’nin yanında geçireceğine, geri kalan zamanda da istediği yerde yaşayabileceğine karar vermiş. Adonis sekiz ay Aphrodite’nin yanında kalmayı seçince, tanrıçanın güzel delikanlıya olan aşkını kıskanan öbür tanrılar (Ares ve Artemis) Adonis’in üstüne bir yaban domuzu salmışlar, kasığından yaralanan Adonis de kanaya kanaya can vermiş.Toprağı sulayan kanından Manisa lalesi denilen bahar çiçekleri bitmiş, öte yandan sevgilisinin yardımına koşan Aphrodite’nin ayağına diken batmış, sıyrığından akan bir damla kan tanrıçanın çiçeği olan beyaz gülü kırmızıya boyamış.Kışın yeraltında saklanan, baharla birlikte yeryüzüne dönen ve aşk cümbüşü içinde fışkırıp gelişenbitkisel varlığı simgeleyen Adonis’e Suriye’de özellikle kadınlar tapınırlardı: Yılda bir bahar bayramları yaparlar, saksılara,sepetlere tohum dikerler, onları sıcak suyla sularlardı, böylece hızla büyüyen bu bitkiler kısa zamanda solup ölürlerdi. Adonis bahçeleri denilen bu çiçeklerin karşısında kadınlar yas tutar ve “O ton Odinin” (Vah Adonis!) diye çığlıklarla dövünürlerdi.Adonis efsanesi Sümer ve Hitit kaynaklarından gelmektedir. Adonis İbranice “efendi” anlamına gelen Tammuz (Türkçe Temmuz) adının Yunancalaştırılmış karşılığıdır.
·         Paris : Öbür adıyla Aleksandros, Troya kralı Priamos’la karısı Hekabe’nin en küçük oğludur. Kraliçe onu doğurmadan birkaç gün önce uykusunda bir düş görmüş: Karnından çıkan bir alev Troya surlarını sarıyor ve bütün şehri yangına veriyormuş. Falcılar bu düşü kötüye yorumlamışlar, doğacak olan çocuk şehri yıkıma götürecek demişler. Bebek doğunca da Priamos onu İda dağına bırakmak üzere bir uşağına vermiş. Uşak Paris’i dağa bırakmış, vahşi hayvanlar hakkından gelir diye düşünmüş. Ama öyle olmamaış, bir dişi ayı gelip bebeği emzirmiş. Bir süre bu böyle gitmiş, sonra çocuğu Agelaos adındaki bir çoban bulmuş, evine götürmüş ve kendi çocuklarıyla bir arada büyütmüş. Paris çobanlar arasında güzelliği, yararlılığıyla dikkati çekermiş, sürülerine çok iyi baktığı için ona koruyucu anlamına gelen Aleksandros adını takmışlar. Dağda Oinone adlı bir nympha ile sevişmiş. Evlenmişler ama mutlulukları uzun sürmemiş.
·         Apollon : İlyada’nın ilk dizelerinde okçu tanrı olarak çıkar karşımıza. Okçu ve yaman okçu oluşu onun doğu ile ilişkisini daha da pekiştirir; Olympos’a ilk ayak bastığı gün öbür tanrıların korkuyla yerlerinden fırlamaları da bundan, kargıcı Yunanlıların ödleri kopardı çünkü doğulu okçulardan. İlyada’nın konusu Agamemnon’la Akhilleus arasındaki kavga ise bu kavganın nedeni de Apollon’un öfkesidir. Kız kardeşi Artemis ile paylaştığı bu yetenek tanrıya büyük bir üstünlük sağlar. Apollonya da Artemis’in okuyla ölmek ansızın tatlı bir ölüme kavuşmak anlamına gelir(Niobe). Apollon’un sanat ve müzik yeteneği üzerine de birçok efsaneler anlatılır. Musa’ların yöneticisi olarak ünü Yunan-Latin şiirinden başlamak üzere Batı şiirinde bugüne dek göklere ağmıştır.(Musa’lar)
·         Saturnus : Zeus onu tahtından atıp Olympos’tan kovunca Saturnus ilerde Roma’nın kurulacağı yere gelmiş ve Capitolium tepesinde Saturnia diye surla çevrilibir yerleşme yeri kurmuş Orada onu kendisinden daha eski bir tanrı, yani İanus karşılamış. O çağ Latium bölgesinde altın çağ diye anılırdı. Saturnus yerli halka tarım ve bağcılığı öğretmeiş, bolluk ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlamış,.Şairlerin anlatmaki övmekle bitiremedikleri Saturnus çağının anısına Roma’da Saturnales denilen bayramlar kutlanır, aralık ayı ve yıl sonuna rastlayan bu şenliklerde halk hiçbir sınır ve ölçü tanımaz, sınıflar birbirine karışır, öyle ki köleler efendilerine buyurur, soylular kölelerine hizmet ederlermiş.
·         Priamos :Karısı Hekabe kadar ünlü, dramı onunki kadar dokunaklıdır. Troya kral soyunjun doğrudan doğruya varisidir. Babası Laomedon, anası da ırmak tanrı Skamandros’un kızı olarak gösterilen Strymo’dur. Ama atalarıyla değil asıl kendi sayısız oğul ve kızlarıyla da ün salmıştır. Oğlu Hektor’un ölüsünü istemek için Akhilleus’a gittiğinde kendi söyler elli çocuk yetiştirdiğini ve hepsinin gözü önünde bir bir öldüğünü.
·         Nestor : Akhaların danışmanıdır. Nestor mutlu bir ihtiyardır, çok görmüş geçirmiş, bilgisi görgüsü yüzünden de öyle bir üstünlük duyar ki geçilmez ukalalığından. Sağa sola öğütler verir, bitmek tükenmek bilmeyen hikayeler anlatır, her kıssadan hisse alır ve durmadan nutuk çeker, herkes de sabırla dinler onu. İlkçağın bir özelliği olan yaşa ve yaşlıya saygı duygusunun ne kadar derine gittiği Homeros destanlarında Nestor’a verilen önem ve değerle ölçülebilir.
·         Ankhises : Tanrıça Aphrodite Ankhises’i İda yamaçlarında sığırlarını otlatırken görür, delikanlının güzelliğine vurulur ve dağa iner.Övgüde “canavarların anası binbir pınarlı” diye tanımlanan İda dağına tanrıçanın inişi, peşinde vahşi hayvanlar sürükleyen ana tanrıçanın gelişine benzetilmiş, tanrıçanın büyüsüne kapılan hayvanların ormanlarda, fundalıklarda sevişmesi gösterilmiştir.Tanrıça Phrygialı bir genç kız kılığına girer deöyle görünür Ankhises’e. Troyalı prens arzu ile yanıp tutuşarak tanrıçaya yaklaşır. Sevişmelerinin sonunda gülümser tanrıça, sevgilisine şöyle seslenir.
“Senin bir oğlun doğacak,Troya’lılara kral olacaktır o
Ve çocuklarına çocuklar doğacaktır sonsuzluğa dek.”
Tanrıça doğuracağı oğlanı büyütmek için nympha’lara vereceğini, onu beş yaşında babasına tanıtacağını ve çocuğun kimin olduğu sorulursa sakın Aphrodite’nin oğlu olduğunu bildirmemesini, yoksa Zeus’un yıldırımına çarpılacağını söyler ve Ankhises’i bırakıp gider.


KAYNAKÇA
1.      https://tr.wikipedia.org/wiki/Cimri_(oyun)
2.      Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi. 2007.

     








5 Ocak 2018 Cuma

CYRANO DE BERGERAC / EDMOND ROSTAND


OYUN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME YÖNTEMİ (KLASİK)

OYUN : CYRANO DE BERGERAC / EDMOND ROSTAND [1]


CYRANO :Yapraklar
 Ne hoş düşüyorlar Yarabbi!
Nasıl son bir güzellik içinde düşüyorlar!
Çürümek korkusuyla şikâyet etmeksizin,
İstiyorlar bu düşüş bir uçuşa benzesin!”

ZAMAN : 1640’ta başlar aynı günün akşamından sabahına kadar olaylar nükseder. Aradan 15 yıllık bir zaman atlaması olur ve hikaye devam eder.

UZAM : Paris

MEKAN : Burgonya Otelinin salonu,Tiyatro salonu, Ragueneau’nun dükkanı ,Eski Marais’de küçük bir meydanda bir sarayın balkonunun altı, savaş alanı

KİŞİLER : Cyrano, Roxanne ve Christian oyunun baş karakterleridir.
·         Cyrano de Bergerac : Kılıçta usta,musikiden anlayan, çekingen, uysal,söz ustası,nobran, iyi huylu, asil diye bilinir, kalbi saf ve uzun bir burnu vardır. İronik bir karakter.Kendi ağzından ise şöyle tanıtır :
Henri Matisse, Cyrona De Bergerac (1903)




“Fakat ne halt etmeye girdi,
Ne halt etmeye girdi âlemin gemisine?..
Felsefeyi severdi, fizikten de anlardı,
Şairdi, musikide hayli behresi vardı.
Laf altında kalmazdı, yaman bir silahşördü;
Başkası hesabına bazen âşık olurdu.
Rahmetlinin Cyrano de Bergerac’tı adı;
Her şey olayım derken hiçbir şey olamadı!”

·         Roxane : Yapayalnız, ince ve zarif bir kız.Cyrano’ nun kuzeni.
·         Christian Baron de Neuvillette :  Utangaç, sakin ve tekellüfsüz
·         Le Bret : Cyrano’nun dert ortağı
·         Comte de Guiche : Roxane’ne tutkun evli ve kurnaz bir adam.
·         Ragueneau : Kebapçı, herkesin efendisi, şair ve aktörlerin aceze soyu, tiyatroyu sever fakat bilet yerine pasta verir.
·         Lise : Ragueneau’nun karısı, anlayışsız.
·         Dadı : Roxanne’ye yardım eder.
·         Yankesici
·         Pajlar
·         Jaredler
·         Markiler
·         Uşak
·         Çiçekçi kız
·         Keşiş

ÇATIŞMA
İnsanın İnsan İle Çatışması : Cyrano’nun burnu ile dalga geçenlerle yaşadığı çatışma buna örnektir.
İnsanın Kendisiyle Çatışması :Christian ve Cyrano’da bu durum belirgin bir şekilde gözükmektedir.Özellikle Christian’ın şu sözü :
“Kendi kendime rakip olmaktan bıktım artık!”
İnsanın Soyut Varlıklarla Çatışması : Cyrano’nun ölüm anında bir hayaletle çatışması.
İnsanın Toplumla Çatışması : Cyrano’nun meşhur tiradı bu çatışmanın bir örneğidir.
İnsanın Doğa İle Çatışması : Cyrano burnunun diğer insanlardan farklı ve çirkin olmasını insan doğasının acımasızlığı ile açıklar. Diğer insanlar tam dalga geçecekken gardını alır ve o kendisiyle dalga geçer.

Constand Coquelin, Cyrano (1841-1909) 

AKSİYON :  Cyrano’nun Roxanne’a kavuşup kavuşmayacağı kuşkusu aksiyonu canlı tutar.
·         İç Aksiyon : Cyrano’nun çirkinliği sebebiyle Roxanne’ın kendisini sevmeyeceğini düşünmesi yani iç çatışması ama buna rağmen sevgisinden vazgeçememesi.
·         Dış Aksiyon : Roxanne’ye mektuplar yazması. Sevgiye ve dürüstlüğe olan saygısı ve iyi bir insan olması da dış aksiyonu etkilemiştir. Christian ve Roxanne için uğraşlarını buna örnek verebiliriz.

DRAMA :  Romantik Dram

DRAMATİK OLAY :  Roxanne’nin Cyrano’ya Christian’ı sevdiğini söylemesi.

KONU : Kocaman burunlu, yürekli, sevdalı, gururlu ve iyi yürekli bir adamın acıklı güldürüsü.

ÖYKÜ :  Bir zamanlar Ragueneau’nun karısı bir silahşöre kaçar. Ragueneau iflas etmiş ve yalnız bir adam olarak kalınca kendini asmaya karar verir, lakin onu Cyrano kurtarır, teselli eder ve kuzeninin kahyası olarak yaşadığı yere getirir.

Cyrano de Bergerac kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşördür. Kuzeni Roxane'a olan aşkını burnunun iriliği nedeniyle duyduğu endişe yüzünden dile getirememiştir. Cyrano'nun emrindeki yeni yetme yakışıklı silahşör Christian da Roxane'a aşıktır; ne var ki aşkını Roxane'ı etkileyecek kadar güzel kelimelerle ifade edemeyeceği için suskun kalır. Roxane ise Christian'ı görüp beğenir ve bir ağabey olarak bildiği Cyrano'dan bu genç adamla irtibatlarını sağlamasını rica eder. Cyrano, duygularını perde arkasından olsa da Roxane'a bu yakışıklı silahşör aracılığıyla aktarabilmek için, Christian'a değişik bir öneride bulunur: Cyrano bütün aşk mektuplarını yazacak ve ikili buluşmalarda suflör (fısıldayıcı) görevini üstlenecektir. Bu şekilde gelişen ilişki, silahşörlerin cephe emri almasıyla yeni bir boyut kazanır. Roxane ve Christian, birlik cepheye doğru yola çıkmadan hemen önce acilen evlenirler. Cyrano, Roxane'a Christian'ı koruyacağına söz verir. Cyrano Christian'ı korumakla kalmaz; onun ağzından her gün Roxane'a iki mektup yazıp, cephe gerisine kendisi götürür. Ayrılığa ve mektuplardaki hislerin gücüne dayanamayan Roxane, cepheye gelmek üzere yola çıkar. Aynı gün, Christian Cyrano'nun kendisinden habersiz Roxane'a mektup yazdığını farkeder ve bu aşkı Roxane'a itiraf etmesini ister. Christian bir mermi ile yaralanır; ölümü Roxane'ın kollarında olacak ve veda mektubunun üzerinde Cyrano'nun gözyaşları ve Christian'ın kanı yeralacaktır. Cyrano sırrını saklamaya karar verir. Roxane manastıra kapanma kararı alır. Eser, yıllar sonra Cyrano'nun Roxane'ın kollarında aşkını nihayet açıklaması ve hayata gözlerini yumması ile son bulur. [2]

OLAY DİZİSİ :
1.      Bir tiyatro oyununun başlaması beklenmektedir. Bir yankesici Christian’a Ligniere diye birini vuracaklarını söyler.
2.      Cyrano girer salona ve oyunu durdurur. Oyunun çok başarısız olduğunu söyler ve bir kese altın atarak sahneden iner.
3.      Yapışkan’ın gözü Cyrano’nun burnuna takılır. Bunu gören Cyrano adamı dövmeye başlar. Cyrano ya karşılık verecek biri aranır ve ortaya De Valvert çıkar, bir güzel rezil etmek ister Cyrano’yu fakat Cyrano ondan önce davranır.
4.      Vicomte ile Cyrano düelloya tutuşurlar.
5.      Cyrano Roxanne’yi sevdiğini Le Bret’ söyler. Tam bu sırada Roxanne’nin dadısı gelir ve Roxanne’nin Cyrano’yu görmek istediğini söyler ve bir buluşma yeri belirlerler.
6.      Cyrano Ragueneau’nun dükkanına gider  ve  heyecanla Roxanne’yi beklerken ona bir mektup yazmaya karar verir. Roxanne gelir ve Christian Baron de Neuvillette’yi sevdiğini ve bunun için de yardıma ihtiyacı olduğunu söyler.
7.      Cyrano hikayesini etraftakilere anlatmaya başlar. Christian ise onun burnuyla yavaştan dalge geçmeye başlayınca Cyrano onunla yalnız kalmak ister. Ve Cyrano utangaç olan Christian’ yardım teklif eder duygularını ifade etmesi için. Christian’a dükkanda Roxanne için yazdığı mektubu verir.
8.      Christian bir gün Cyrano’nun yazdıklarını ve söylediklerini söylemekten bıktığını ve kendi sözleriyle Roxanne’yi etkileyebileceğini söyler. Fakat başarısız olur ve yine Cyrano’dan yardım ister.
9.      Cyrano Roxanne ile Christian’ın nikahının kıyılması içinyardım eder. Tam nikah zamanı oraya gelen De Guiche’yi oyalar hikayeleriyle. De Guiche olanları görünce Christian’ın harbe gideceği haberini verir. Roxanne Cyrano’dan bir söz vermesini ister. O söz de Christian’a iyi bakacağı ve ondan hep mektuplar getireceği sözüdür. Cyrano’da bu sözü tutar.
10.  Savaş kötüye gitmektedir. Ordudakiler açlıktan savaşamaz duruma gelmiştir. Roxanne de bir erzak arabasıyla savaş alanına gider. Christian savaşta ölür. 15 yıl sonra her cumartesi Roxanne ve Cyrano onun mezarını ziyaret eder.
11.  Roxanne’nin kederli dönemde hep yanında olan Cyrano bir gün yolda düşmanlarının saldırısına uğrar.
12.  Roxanne Christiane’nin ölümünden beri sakladığı son mektubu Cyrano’ya verir ve Cyrano’nun bunu ezbere okuduğunu ve duyduğu sesin bir zamanlar duyduğu ses ile aynı olduğunu anlayınca gerçek aşkının Cyrano olduğunu görür.
13.  Cyrano hasta halde yine burnuyla dalga geçen biriyle kavga ederken ölür.

TEMA :  Koşulsuz Sevgi

MİTOLOJİK KAVRAMLAR[3]
·         DİANA :Orestes İtalya’ya Tauris Artesmis’ini getirmiş ve Nemi’ye yerleştirmiş.Gerçekten de Latium’un bu şehri çevresinde bir göl, kutsal bir koru ve Diana’nın bir tapınağı vardı. Tauris’te olduğu gibi burada da tanrıçaya insan kurban edilirdi. Tapınağa başrahip olabilmek için kendinden önceki başrahibi tanrıçaya kurban etmek gerekirmiş bu tapınakta. Romalıların gözünde Diana avcı tanrıça değil de daha çok Apollon’un kardeşi bir ışık tanrıçası sayılırdı.
·         VENUS : Çok eski bir Latin tanrıçasının adıdır. Meyve bahçelerinin koruyucusu olarak saygı gören Venus sonradan Yunan etkisi altında Aphrodite ile bir tutulmuştur.
·         APOLLON: İlyada’nın ilk dizelerinde okçu tanrı olarak çıkar karşımıza. Okçu ve yaman okçu oluşu onun doğu ile ilişkisini daha da pekiştirir; Olympos’a ilk ayak bastığı gün öbür tanrıların korkuyla yerlerinden fırlamaları da bundan, kargıcı Yunanlıların ödleri kopardı çünkü doğulu okçulardan. İlyada’nın konusu Agamemnon’la Akhilleus arasındaki kavga ise bu kavganın nedeni de Apollon’un öfkesidir. Kız kardeşi Artemis ile paylaştığı bu yetenek tanrıya büyük bir üstünlük sağlar. Apollonya da Artemis’in okuyla ölmek ansızın tatlı bir ölüme kavuşmak anlamına gelir(Niobe). Apollon’un sanat ve müzik yeteneği üzerine de birçok efsaneler anlatılır. Musa’ların yöneticisi olarak ünü Yunan-Latin şiirinden başlamak üzere Batı şiirinde bugüne dek göklere ağmıştır.(Musa’lar)
·         MARS: Yunan tanrısı Ares’in Roma dinindeki karşılığıdır. Efsaneleri de Ares’in efsanelerini yansıtır.Mars Roma’nın savaş tanrısıdır ve savaş tanrısı olarak saygı ve tapkı görür ama yerli bir İtalya tanrısı olarak savaşçı niteliğinden başka bir nitelik taşıdığı da görülür. Yılın ilk ayı sayılan mart ayı hem adını taşır, hem de kendisine adanmıştır. Bu ay içinde şerefine kutlanan bayramlarsa birer bahar bayramıdır ve tanrı burada toprak bereketini simgeler. Ne var ki mart ayında savaş mevsimi de başladığı için Romalıların iki kavramı bir araya getirdikleri bu tanrıyla hem doğanın yeniden doğuşunu hem de insanda yeni yeni karşı koyma güçlerinin belirdiğini simgelemek istedikleri sanılabilir. Mars ayrıca savaşçı gençliğin de tanrısıdır. Kurt kendisine adanmış bir hayvandır, Romulus’la Remus’u emziren dişi kurdu da bu göreve Mars tanrı gönderdiğinden Roma halkının atası sayılır.
·         HERCULES : Herakles’in Latince adı. Roma efsanesinde Yunanlıların Herakles tipi olduğu gibi benimsenmiş, ancak öykülerine yerli bazı öğeler katılmıştır.Örneğin Cacus adlı devi ve ülkesine gelen yabancıların canına kıyan kral Faunus’u öldürdüğü anlatılırdı.Roma kralı Evandrus yiğidi konuklamış ve şerefine bir tapınak kurmuş derlerdi. Hercules Roma efsanelerinde daha yumuşak bir kahraman olarak canlandırılır, elinde bir sazla Musa’lara karıştığı da görülürdü.

KAYNAKLAR
1.      Edmond Rostand,Cyrano De Bergerac,Remzi Kitapevi,Eylül 2005
3.      Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi. 2007.


SÜNDÜZ ADİLAK
ŞUBAT / 2017




2 Ocak 2018 Salı

Aristophanes / Eşek Arıları


OYUN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME YÖNTEMİ (KLASİK)

aristophanes eşek arıları ile ilgili görsel sonucu
OYUN : Aristophanes / Eşek Arıları
PS : Sosias oyunun başında seyircilerle konuşur bu nedenle açık biçimlidir diyebiliriz. Kleon bir demagogdur. Yani seçmenlerin gururunu okşayan biridir. Oyundaki tiplerin isimleri de Kleon’u seven ve sevmeyen olarak (söz komiği bkz. Henri Bergson / Gülme [2]) verilmiştir.  Aristophanes özel mülkiyete karşı olmakla beraber köleliği de savunur. Onun savunduğu barış,kardeşlik,yurttaş konumundaki yunanlılara aittir. Şımarmış köleler oyunlarında önemli bir yer tutar. [3]
ZAMAN : Bir gün doğuşu ile gecesi arası. Ertesi gün doğumuna varmadan gerçekleşir olaylar. Oyunun ilk kez M.Ö. 422’de Lenaia şenliklerinde oynandığı sanılıyor.
UZAM : Atina
MEKAN : Bdelykleon ve babasının yaşadığı ev. / Evin Çatısı
KİŞİLER : Oyun komedi olduğu için kişiler tiptir.
TİPLER
  • ·         Philokleon'un İki Uşağı : Philokleo’un kapıdan ve bacadan kaçmasını (Durum komiği) engellemek için nöbet tutan iki kişi. İşten kaytarmaya çalışan, dayak yiyen ama yine de tembellikten vazgeçmeyen olarak çizilmiş klasik Aristophanes köleleridir.
  • ·         PHİLOKLEON (Kleon Dostu) : Yargılamadan duramayan tipimiz. (Mekanik komiklik) Katı,öfkeli,yaşlı ve cahildir.
  • ·         BDELYKLEON (Kleon Düşmanı) : Philokleon’un oğlu. Kıvırcık saçlı, pala bıyıklıdır. Oyunun olumlu tipidir, babasını bu hastalıktan kurtarmak ister. Aydın biri olarak çizilmiştir.
  • ·         Eşek Arıları Kılığında İhtiyarlar Korosu : Elleri sopalı ve kıçları iğneli kişilerdir. Yargılamanın imgeleştirilmiş halindedirler.
  • ·         Koro Başi : Bdelykleonu’u zorbalıkla suçlar ve yargılamak ister. Aynı zamanda Philokleon’u hapis olduğu evinden çıkarmak.
  • ·         Koro Başının Oğlu : Yoksuldur, babasından şiddet görür. Koroya yol gösterir. 
  • Köpek Kılığında İki Adam : Yargılanmak için gelmiş kendilerini savunurlar.
  • ·         Bir Misafir Bir Kadın Bir Erkek : Kadın genç,güzel bir çalgıcı diğeri eşyasını Philokleon’a kaptıran öfkeli kişidir.
  • SOYUT ALEGORİK KİŞİLER :Lakes’in yargılandığı sahnede çeşitli mutfak eşyaları da sahnede konuşmadan oynarlar.

*Tiyatro Küp / Aristophanes-Eşek Arıları Oyunundan

ÇATIŞMA :
1.      İnsanın Toplumla Çatışması : Varolan yargı düzenini eleştirmektedir. Toplumun bu yargı düzenine karşı tepkisizliğini. İktidar gücünün ele geçirilmeye çalışılması.
2.      İnsanın İnsanla Çatışması : Bu yargı düzeninin bir parçası olan insanları eleştirmektedir. Bu yüzden bu tiplerle çatışmalar yaşanır. Bdelykleon ve Philokleon örnek veirlebilir.
AKSİYON : Oyun boyunca Philokloeon’un yargılamaktan vazgeçip, iyi bir insan olacak mı yani bu düzenden birisi durumunu farkına varıp kendini ve toplumunu değiştirebilecek mi bunun yanıtını ararız. Bu da aksiyonu sağlar.
·         İç Aksiyon : Philokleon’un dinlemeden yargılamak istemesi yani sabırsızlığı.
·         Dış Aksiyon : Mahkemeye(yargılamaya) gitmek için Philokleon’un kapıdan bacadan sürekli kaçmaya çalışması.
DRAMA : Komedi
DRAMATİK OLAY : Uşakların evin kapısında nöbet tutup Philokleon’un yargılamaya gitmesine izin vermemeleri sayılabilir. Ama asıl düğüm koronun Philokleon’u almaya gelmeleriyle oluşur.
KONU : Yargıçlık yapıp insanları cezalandırmak isteyen ama kendisinin de sistem tarafından cezalandırıldığını ancak oğlu sayesinde anlayabilen yaşlı ve cahil bir adamın hikayesi.
ÖYKÜ :Oyunda Lakes’in yargılanmasının parodisi yapılmaktadır. Ksantias ve Sosias bekçilik yaparken birbirlerine rüyalarını anlatırlar. Bdelykleon ve babası aynı evde yaşamaktadırlar. Fakat babasının her gördüğünü yargılamak gibi kötü bir huyu hatta hastalığı vardır. Oğlu da onu eve kapatmıştır. Ama Bdelykleon kaçış yolları aramaktadır. Evin önüne gelen koronun yanına çıkar Bdelykleon ve babası ve kendilerini savunmaya başlarlar. Bdelykleon babasını evde yargıçlık yapmaya ikna eder. Evde peynirleri yiyen bir köpeği yargılar ( Sicilya peyniri, Atina’nın Sicilya seferini, yargılanan köpek de bir Atina komutanını imlemektedir.) Philokleon (Karakter Komiği). Oğlunun etkisiyle köpeğin beraatini verir ve bunu duyunca da bayılır. Philokleon yemekte sarhoş olmuştur ve çalgıcı kızı kaçırır. Oğlu eve gelince de kızı heykel görünümüne sokar fakat oğluna yediremez. Sarhoşluğundan ve çalgıcı kıza vurgunluğundan öfkesinden ve hiddetinden eser kalmaz. Sonunda diğer tiplerle dans eder.
OLAY DİZİSİ :
1.      Oyun köleler arasındaki diyolagla başlar ve gün doğmadan mahkemeye yetişmeye çalışan babanın kaçma girişimiyle sürer. (Prolog)
2.      Sonrasında bir çocuk önderliğinde ve kıçlarında iğnelerle, eşek arıları kılığında (Şekil Komiği ) koro sahneye girer. Konu özetlenir. (Parados)
3.      Köleler ve Bdeylkleon ile Koro ve Philokleon arasında bir çatışma oluşur. Çatışma koronun yenilgisiyle sonuçlanır. (Agon)
4.      Bdeylkleon babasına evde kurulacak bir mahkemenin yargıçlığını teklif eder.
5.      Daha sınra yazar koro rolüyle seyircilerle atışır. (Parabasis)
6.      Evde kurulan mahkemede Philokleon yargıçlık yapmaya iki köpek kılığında gelen insnala başlar.
7.      Babası ve Bdeykleon birbirlerine kibarlık dersleri verdikten sonra meclise giderler.(İambik Diyalog)
8.      Philokleon eve çalgıcı bir kız ve peşinde bir sürü şikayetçisi ile gelir. Aynı zamanda oğluna, çalgıcı kızı heykel(Şekil komiği) diye yedirmeye çalışır. (İambik Diyalog)
9.      Philokleon gelenlerle dans yarışması yaparak oyunun son sahnesine gelinir.(Exodos)

İRONİ SANATININ KULLANILDIĞI YERLER
·         Babanın kahramanlık deyince aklına asma sırıklarını çalması gelmesi
·         Bdelykleon’un soyluların bir ortamda uzanması, içki içmesi vb. davranışların boşluğunu kuralmış gibi anlatması.
·         Davacılarla tartışmalar esnasında, oğlunun anlattığı “zenginler arasında kavga oldu mu fıkra anlatarak vb. barışma yöntemi”ne gönderme yapması
·         Philokleon : Ne mutlu bir babaymış bu Yengecikos, bak ne yaman oyuncular çıkarıyor sahneye.

TEMA : Haksız Adalet
PS: Hak/ Hukuk ile adalet birbiriyle ilintili gibi gözükseler de farklı kavramlar olduğunu düşünüyorum. Hukuka uygun her çözüm adaletli değildir. Bazen de adalet yerini bulur ama hukuk dışıdır bu çözüm.



KAYNAKLAR

1.      Aristophanes / Eşek Arıları
2.      Henri Bergson / Gülme , MEB Yayınları 1997
3.      Berson’un Penceresinden Aristophanes’e Bakış / Barış Yıldırım
4.      Sevda Şener / Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi


SÜNDÜZ ADİLAK / KASIM 2016