1)
EDWARD ALBEE’NİN “HAYVANAT BAHÇESİ “
OYUNUNDA OLAY ÖRGÜSÜ, ÖNSEZDİRİM DİZİLERİ VE AKSİYON ÇİZELGESİ
Hayvanat
Bahçesi Amerikalı oyun yazarı Edward Albee’nin ilk oyunudur. 1958’de yazılmış
olmasına karşılık, çağdaş klasikler arasına giren bu küçük başyapıt (özgün
adıyla Hayvanat Bahçesi Öyküsü), 20. Yy’ın en gelişmiş toplumlarındaki iletişim
açmazını sınıfsal bakış açısından mercek altına alıyor.
Oyun en genel anlamıyla, toplumda geçerli
ölçütlere göre sınıflandırılmış, toplumca onaylanmış değerler ile
koşullandırılarak nesneye indirgenmiş, uygar 20.yy insanının öyküsüdür. 20.yy
teknolojinin ve endüstrileşmenin dev adımlarla ilerlediği, insan yaşamını
kolaylaştırma açısından uygar, aynı zamanda da kapitalist toplum içinde de insanı
insana uzak düşürmesiyle, insanları toplu biçimde yok etme araçları
geliştirmesiyle ilkel bir çağ olarak
nitelendirilmelidir. Albee, işte bu çelişkiyi irdelemenin peşindedir.
Oyunda
yer alan olayın üç temel göstergesi, birer önsezdirim öğesi olarak sahne
metninin ilk yarısında sunulur, örtük göstergeler oyunun gelişim aşamaları içinde açık
göstergelere dönüşecek ve okura/seyirciye başlangıçta 'bulmaca gibi gelen
belirlemelerin, sahne metninin ezgisine ve uyumuna yaptığı katkıyı gözler önüne
serecektir.
Bu
'önsezdirim öğeleri' oyunun başı ile ortası arasında şöyle sıralanmıştır:
1. Hayvanat
bahçesine gitmek: Bu göstergenin oyun için ^ Ç yönlü bir
işlev taşıdığı görülecektir:
a) New York un merkezini oluşturan Manhattan
Adası'nın genel bir betimlemesinin yapılması
b) Doğru adrese varmak için dolaylı
yolların zorunlu olabileceğinin vurgulanması
c) Hayvanlarla hayvanların, hayvanlarla
isanların ve insanlarla
insanların uzam bağlamındaki
ilişkilerinin belirlenmesi.
2. Hayvanat bahçesi ile ilgili konunun
ertesi günkü gazetede ve o gece
televizyon haberlerinde yer alacağının söylenmesi
.Bu Önsezdirim öğesi oyunun
başıyla sonunu birbirine bağlamaktadır
3. Köpeğin Öyküsü:
Bu önsezdirim öğesi, bir 'deney'den yola çıkarak, oyunu oluşturan olayı yaratma edimini
içermektedir.
Olay,
çağdaş gelişmişliğin simgesi olan Amerika Birleşik Devletleri'nin en gelişmiş
kenti New York’ta geçer. Kazanç düzeylerine göre kümelenmiş, kent uzamı
içindeki/yaşama uzamları" da bu sınıflandırma bağlamında belirlenmiş olan
kentin yoksul kişileri ; odalara, varsıl kişileri ise dairelere bolünmüş büyük
yağılarda yaşarlar çoğunlukla. Varlıklarını, odalarını kuşatan duyarların öte
yanında soluk alanlarla ilgilenmeden, onları tanımadan, anlama- dan, bir
tiyatro dekorunu andıran kendi uzamları içinde, kendilerini ve varsa
ailelerini, soyutlayarak sürdürürler. Bu bölünmüşlük kentin yoksul
mahallelerindeki 'kural dışı' kişilerle, varlıklı mahallelerin 'kurallara
uygun' biçimde yaşayan kişileri arasında daha da belirgindir, (1.c'de yer alan
önsezdirim öğesi böylece işlemeye başlamıştır.)
Central Park. New York kentinin merkezi
olan Manhattan Adası'nın orta yerindeki bol ağaçlı yeşil bir alandır. Kural
dışı varlıkların - kurallarla uyumlu' varlıklarla soygun, saldırı, cinayet yoluyla
hesaplaştıkları, şıkı önlemlere
rağmen her türlü şiddet olayının sık sık
yer adlığı bir arena. 20. Yüzyılın en gelişmiş ülkesinin en büyük kentinin
merkezinde yer alan bu park, oyunda çağdaş dünyanın merkezini gösteren bir
metafor (eğretileme) olarak işlev taşır.
Hayvanat Bahçesi, 'kural dışı'
(isterseniz 'Öteki'leştirilmiş deyin) Jerry’nin, insanlar arasına konmuş
duvarları yıkma yolunda kurallara uyumlu'
Peter’ ile işte bu ünlü parkta
uyguladığı bir deneyin öyküsüdür. (3 No.lu önsezdirim öğesi olarak belirlenen
bu gösterge olaylar dizisinin bel kemiğini oluşturur.) Jerry’nin deneyi oyunun
ilerleyen aşamalarında ayrıntılı olarak anlatılacağı gibi, daha önce bir hayvan
üstünde yapılmıştır. Jerry oyun boyunca laboratuar deneyinin sonuçlarını ilk
kez bir insan üstünde deneyen bir uzman konumundadır.
Oyun,
Jerry’nin parkın tenha bir köşesinde, her zaman oturduğu sırada kitap okumakta
olan Peter ile konuşma girişimiyle başlar. Peter oldukça düzgün kılıklı
olamsına karşınPark’ta başıboş dolaşan bir serseri izlenimini veren bu
yabancıyı önce duymazdan gelmeye çalışır. Ne ki olumsuz tutumunu da belli etmek
istemez.Çünkü bilinir ki bu tür genel uzamlarda, tanımadıkları insanlarla
ahbaplık kurmaya çalışan kişiler çoğunlukla ya sarhoş, ya deli, ya dilenci, ya
da soyguncudur. Onlara gereksizce kaba davranmaya gelmez. Çünkü size her an
bıçak çekebili, canınızı yakabilirler. En iyisi uygarca davranmak, bu tür
insanları terbiyenizi bozmadan başınızdan savmaktır.
Jerry’nin ilk sözleri oyunda ki de ilk
sözleridir. “Hayvanat Bahçesi’ne gittim. Hayvanat Bahçesi’ne gittiğimi
söyledim. BAYIM HAYVANAT BAHÇESİ’NE GİTTİM.”
Albee
seyircisine ilk önsezdirim öğesini sunmuştur. Jerry gerçekten de öğrenmek
istiyormuş gibi, Peter’a hangi sokapın hizasında olduklarını sorar. Park’ın
içindeki hayvanat bahçesi 65. Sokağa denk gelmektedir. Peter’ın söylediğine
göre o anda bulundukları yer 74. Sokak hizasındadır. Demek ki Jerry, kuzeye
doğru yürümüştür. Manhattan’ın çeşitli sokakları ve bölgeleri bundan böyle sık
sık anılacak ve oyunun ezgisel, melodik, zaman doğrultusundaki gelişimi
içindeki yerini alacaktır.
Jerry’nin
zararlı biri gibi görünmediği ve Peter’ın nazik biri gibi görünmeye çalıştığı
süreç içinde, Jerry’nin yönlendirdiği ve Peter’ın isteksizce katıldığı bir
konuşma başlar. Jerry bir kez daha Hayvanat Bahçesi’ne gittiğini söyler. Oyuna
da adını veren hayvanat bahçesi olgusu yineleme yoluyla sahne metnine
işlenmektedir.
Jerry
bir başka örtük gösterge ile konuşmayı böler. “Yarın gazetelerde okursun.
Tabii, bu gece TV’de izlememişsen.” (2. No’lu
önsezdirim, öğesi olan bu örtük gösterge, oyunun en sonunda açık göstergeye dönüşecektir.)
Konuşma,
Peter'ın özel yaşamına ilişkin ayrınntıların Jerry tarafından deşilmesiyle
sürer. Düzgün ve sürekli bir işi olan Peter evlidir.
çakşır. Her iki konuya da daha sonra
döneceğini Jerry'nin Peter'ı sorgulaması sürecektir. Jerry, öyle herkesle ahbap
hak etmediğini, ama binde bir biriyle konuştu mu, o kişiyi tam anlamıyla
tanımak istediğini söylemektedir.
Kısa
süre içinde Peter'ın okul kitapları basan bir yayınevinde çalıştığı, ve
Peter
konuyu kavramak için, Jerry'ye 'hayvanat bahçesinden mi söz etmekte olduğunu
sorar. Jerry, oraya gelmeden önce hayvanat bahçesine gittiğini bir kez daha
söyledikten sonra, yeni bir konu açar. ...yüksek orta sınıf ile aşağı yüksek
orta sınıfı ayıran çizgi nedir? Oyunun
sınıfsal bir irdeleme içereceği böylece önsezdirilecektir.
Jerry oyunun bu noktasında yavaş
yavaş dolaşmaya başlayacaktır. Bir sonraki açıklaması ise, Manhattan yöresinden
söz ettiği için yineleme, içeriği şaşırtıcı olduğu için de kafa karıştırma
işlevi taşımaktadır. “Biliyor musun Hayvanat Bahçesi’ne gitmeden önce
Washington Square’dan Beşinci Cadde’ye çıktım ve taa oradan buaraya kadar
yürüyüp geldim: (5. Caddenin 8. Sokak hizasından önce başladığı düşünülünce,
yaklaşık altmış sokağın kestiği bir caddeyi boydan boya yürümek anlamına
gelmektedir bu.)
Peter edindiği verilere dayanarak,
Jerry’nin oturduğu yer hakkında tahmin yürütmeye kalkar. “Demek ki Village’lu bohem sanatçıların
yaşadığı Greenwich Village mahallesi.)
Bir başka deyişle, Jerry 'Hayvanat Bahçesi'ne
giderken bütünüyle dolaylı bir yol izlemiştir. Bunu bilinçli olarak yaptığını
şöyle açıklar: Kimi zaman böyle yapmak zorunda kalırsın,kimi zaman kısa bir yoldan hedefe ulaşmak için, önce
dolambaçlı yollardan geçmek gerekebilir.' (Albee l.b No.lu önsezdirim öğesini sunmaktadır.)
Jerry,
bu açıklamadan hiç bir şey anlamayan Peter'e nerede oturduğunu söyler. Yukarı
Batı Yakasında, Columbus Caddesi ile Central Park'm Batı sımrı arasındaki dört
katlı bir pansiyonun üst katında, küçük bir odada yaşamaktadır. Adresten de
anlaşılacağı gibi Manhattan'm en bakımsız bölgelerinden biridir burası. Jerry, odasına
girip çıkarken gördüğü ama hiç konuşmadığı garip ve yoksul komşularını
sayıp döker: Kaşlarım alırken odasını kapısını hep açık bırakan ve o kattaki
tuvalete giderken Japon kimonosu giyen, eşcinsel zenci, karı-koca ve birkaç
çocuktan oluşan ve durmadan konukları gelen Porto Rico'lu aile, bir başka odada
yaşayan, hiç ama hiç görmediği biri; aşağı katta ise ne zaman kapısının önünden
geçse sessizce ağladığını duyan bir kadın..
DEKOR
TASARIM
Sahnenin üç tarafında bitişik taş duvarlar olacaktır. Kırmızı küçük taşların
üst üste konulmasıyla elde edilmiş, çit yerine kullanılan, Amerikan Rüyası
filmlerinde gördüğümüz o sokak duvarları. Sahnenin ortasında bir bank
bulunmaktadur. Bankın arkasında da büyük, siyah demir parmaklıklı bir kapı..
Hayvanat Bahçesi’ne girişi imleyecek bir
kapı.
IŞIK
TASARIM
Oyun
genel ışık altında oynanacaktır. Sadece Jerry’nin
köpek tiradını attığı yerde solda bir lokal ışık verilecek ve feedback
seyirciye bu şekilde aktarılacaktır.
MÜZİK
Oyunun başı Max Richter “Sarajevo”
parçası ile başlayacak ve bitecektir. Oyun yabancı bir oyundur. Konu
iletişimsizliktir. Bunu içinde haykırmaların olduğu ama anlaşılamayan bir müzik
olarak niteledim. Bu yüzden bu müziği tercih ettim. Yalnızlığı ve
iletişimsizliği yaylılar ve tuşlular ile anlatan bir güncel modern kompozisyon
eseri.
KOSTÜM
TASARIM
Kostümler günlük ve sıradandır. Kostüm seçiminde sadece sınıf farklılıkları
verilecektir. Jerry toprak tonlarında giydirilirken Peter hava tonlarında
giydirilecektir. Oyunun sonunda o hava tonundaki kostüm de kirlenecektir. Oyun
yabancı olduğu için klasik tercihimizdir.
OYUNCULUK
ÜSLUBU
Biyolojik ve sosyolojik olarak incelenen oyun karakterleriyle oyunda
kullanılacak üslûp, gerçekliği yansıtmakla ve onu seyirci gözünde etkili
kılmakla görevlidir. Dolayısıyla gerçekçi bir oyunculuk ile oynanacaktır. Her
geriye dönüş bir zamanlar yaşanmış gerçek olaylardır. Sadece zaman değişimi
vardır. Bazı bölümler zaman geçişi sebebiyle grotesk imgeler ile
desteklenebilir. Oyundaki duvarlar da bu iletişimin simgesidir. Her kırılmada
daha doğrusu iki kişinin iletişiminin doruk noktalarında taşlar bir bir düşecek
ve insanları saran bu duvar yıkılacaktır.
KARAKTERLER
JERRY
: Serseri gibi gözüken, çok konuşan, heyecanlı
TOM
: Düzgün giyimli, olgun,
İNTERAKSİYON
ÇİZELGESİ
JERRY
– TOM : Jerry ve Tom arasında sınıfsal bir fark nedeniyle iletişimsizlik
mevcuttur. Bu iletişimsizliği kırmak için oyun boyunca çatışılır.
DRAMATURGİ
YORUMU
İletişimin
iki düzeyi vardır. Olayların algılandığı, yorumlanıp anlamlandırıldığı
bireylerin öznel iç dünyaları ve bireylerin o durumda göstermek veya söylemek
istediği mesajlardan oluşan sosyal dış dünyaları.
İletişim
durumlarında karşımızdaki bireyin gösterdiği sosyal dış dünyayı görürüz, o
yüzden mesaj alırız. Fakat gösterilen o sosyal yüzün arkasında, gerçekte bir
öznel iç dünya vardır ve mesajın gerçek anlamı bu iç dünyada oluşur.
Gösterdiğimiz
yüzler sosyal ortama uygun yüzlerdir. Birey, kendi öznel iç dünyasının doğrudan
farkındadır. Öznel iç dünya bizim mahrem dünyamızdır, ancak bizim tarafımızdan
gözlemlenebilir.
İletişim
anlamını ve anlamsızlığını bu iç dünyadaki algı ve yorumlarda bulur. İç ve dış
dünya arasındaki fark iç çatışma yaşanmasına neden olur. İç dünyasını, yani
gerçek duygu ve düşüncelerini ifade edebilen bireyin, iç dünyası ile dış
dünyası arasındaki fark fazla olmadığından iç çatışması azdır.
Bu
birey sosyal yaşamında da kendidir. Sosyal yaşamı özgündür. Özgün yaşamı
olmayan insan, iç dünyasında hissettikleri ve düşündüklerini davranışına
yansıtamaz, bu insanın söyledikleri ve yaptıkları kendi iç dünyasının değil,
başkalarının ondan beklentilerinden kaynaklanır. Bu birey, başkalarının
kendisinden duymak istediklerini söyler, onların beklentilerine uygun davranır.
Kendini
yalnız hisseder. Bu durumdan tüm metabolizması olumsuz etkilenir. Dış dünya ile
iletişim çatışması devam ettiği sürece, iç çatışması devam eder ve bu kısır
döngü artarak sürer.
Hayvanat
Bahçesi Öyküsü de alt orta sınıfla, üst orta sınıfın arasındaki çizginin
belirsizliği ve çelişkisini anlatıyor. Bu anlatım, iki yalnız insan, Peter ve
Jerry üzerinden somutlaştıracağız. Hayata karşı öfkeli, adaletsizliklere karşı
gelen Jerry ve düzene uyumlu hayat süren Peter arasında geçen bir dönüşüm
hikâyesini anlatacağız. “Eğer birbirimizi bu kadar yanlış anlayabiliyorsak,
neden sevgi diye bir sözcük icat ettik? “ sorusuyla yalnız kalışımızı
canlandırmaya çalışıyoruz
OYUNUN
KONUSU VE İÇERİĞİ
Edward
Albee, “The Zoo Park” (1958) adlı piyesinde; hızlı sanayileşme ve buna bağlı
olarak gelişen, kontrolsüz kentleşme, yeniden tanımlanan cinsel, sosyal roller,
hayat tarzları karşısında yaşanan duygusal ve fiziksel yalıtım, uyumsuzluk, içe
çekiliş, öfke, kin, yalnızlaşmanın beslediği şiddetli iletişim
bozukluklarına değinir. Hayat, her anlamıyla, acımasız, ağır, sert ve
hırçındır. Bir yanda kapitalizm ve toplumu derinden sarsan Amerikan Rüyası… Öte
tarafta, burjuva ikiyüzlülüğüyle atbaşı giden duygusal ve maddi yoksunluklar.
Çıkışsızlık. Rekabet. Mutsuzluk. Hızla değişen değerler sistemi. İşte tam da bu
noktada, “Bir Hayvanat Bahçesi Hikâyesi”nin birbirine yabancı iki kahramanı,
kapitalist düzenin ipliğini pazara çıkartmak istercesine, karşılaşıverirler hiç
nedensiz. İnsanın giderek tahrip gücü yüksek bir bombaya ne kadar kolay
dönüşebileceğinin, kara mizahı da böyle başlar işte. Birden. Hesapsız kitapsız.
Hatta, öyle durup dururken. Artık her sözcük, her devinim yeni bir sözcüğe, bir
başka devinime açılacaktır; varıldığında hiç kimsenin geri dönemeyeceği bir
‘son’a uzanan yolun başındadır iki yabancı. Ve pim bir kez çekilmiştir artık.
New York Central Park’ta sıradan, herhangi birgün. Herhangi bir saat. Bir sokak serserisi. Bir evsiz. Birkaç orospu. Bir genç kız. Koltuğunun altında kaykayı ile dolaşan bir yeni yetme. Orada burada sigara izmaritleri, tahta banklar, çöp kutuları. Kuş sesleri.
New York Central Park’ta sıradan, herhangi birgün. Herhangi bir saat. Bir sokak serserisi. Bir evsiz. Birkaç orospu. Bir genç kız. Koltuğunun altında kaykayı ile dolaşan bir yeni yetme. Orada burada sigara izmaritleri, tahta banklar, çöp kutuları. Kuş sesleri.
Parkın
mümkün olduğunca gözlerden ırak ve nispeten sakin bir köşesinde bankta oturmuş
bir adam. Çoktan yaşını başını almış, sorumluluk sahibi, küçük bir yayınevinde
yönetici olarak çalışan, eşi, iki kızı, iki kedisi, iki muhabbet kuşuyla
önerilen (dayatılan ya da) hayatına devam eden, bunaldığında kendini parkın bu
bankına atan Peter. Elinde elektronik sigarası. Cep telefonu. İşi, parası,
hırsları, sahip oldukları, olacaklarıyla sınırlı bir yaşamı ta en başından
kabul etmişti aslında. Mutlu muydu, herkes kadar. Mutsuz muydu, yine herkes
kadar. Yukarıda bahsettiğim ‘iki yabancı’dan biriydi Peter.
Diğer
yabancıya gelince, adı Jerry’di. Edebi bir faniydi alt tarafı. Evi, New York’un
batı yakasında, pis, daracık bir pansiyon odasıydı. Düzenli bir işi, geliri
yoktu. Pek fazla insanla da konuşmuyordu aslında. ‘Tabii, bana bir bira ver,
tuvalet ne tarafta, film kaçta başlıyor veya çek ellerini üstümden pislik’ gibi
şeyler dışında. Oysa hep birileriyle konuşmak, yani gerçekten konuşmak. Biriyle
tanışmak, onun hakkında her şeyi öğrenmek istiyordu. Birkaç kıyafeti,
kullanılması yasak olan bir elektrik ocağı, bir konserve açacağı, bir bıçağı,
iki çatalı, bir küçük, bir büyük iki kaşığı, bir fincanı ve tabağı, bir su bardağı,
sekiz ya da dokuz adet kitabı, bir o kadar da porno dergisi, iki tane de boş
fotoğraf çerçevesi vardı. Tüm sahip oldukları bunlardı. Ha, bir de çocukken
plajdan topladığı çakıl taşlarını muhafaza ettiği kilidi bozuk bir kasa.
Serseri bir mayın gibiydi Jerry. Fena haldeydi. Bunalmıştı. Bir yere, bir
yerlere ait olma hissini kaybetmişti çoktandır. Yılgındı. Kafası bozuktu.
Eşcinseldi. Önerilen hayatlara karşı gelmişti. Tepkiliydi. Belki kabul görmüş
erkek dünya anlayışına, kurallara, kendisini iğdiş eden değerler sistemine.
Hayat ağır geliyordu omuzlarına. Yaşamla iç içe olduğu tek yer hayvanat
bahçesiydi epeydir.
“Fakat
sana önce, hayvanat bahçesine neden gittiğimi anlatmam gerek. Hayvanat bahçesine, insanların hayvanlarla nasıl
geçindiğini, hayvanların hayvanlarla ve insanların insanlarla nasıl
geçindiklerini öğrenmek için gittim. Aslında bu sağlıklı bir gözlem olamazdı.
Herkes birbirinden parmaklıklarla ayrılmış, hayvanlar birbirinden ayrı,
hayvanlarla insanlar ayrı. Ama orası bir hayvanat bahçesi ise, elbette öyle
olacaktı.”
Jerry ve Peter, tıpkı Sam Shepard’ın “True West” oyunundaki Austin ve Lee gibi, çivi ve çarmıh, yem ve ökse, güneş ve gölge, av ve avcıydılar birbirleri için. İki yabancı mıydılar sahiden? Yoksa aynı insanın iki farklı yüzü mü? Yanıtı belirsiz.
Jerry ve Peter, tıpkı Sam Shepard’ın “True West” oyunundaki Austin ve Lee gibi, çivi ve çarmıh, yem ve ökse, güneş ve gölge, av ve avcıydılar birbirleri için. İki yabancı mıydılar sahiden? Yoksa aynı insanın iki farklı yüzü mü? Yanıtı belirsiz.
“
Bu… Eğer… Eğer bir… Eğer insanlarla bir kopukluğun varsa, bunu aşmak için, bir
yerlerden başlamak gerekir. Hayvanlarla anlaşabilirsin. Evet !“
“Neden kalkayım? Senin olabilecek her şeyin var. Evini, aileni hatta küçük hayvanat bahçeni bana sen anlattın. Her şeyin var ve şimdi de, bu bankı istiyorsun. İnsanlar bunun için mi savaşıyor? Söyle bana Peter, bu bank, bu tahta ve demirden şey, senin onurunu mu simgeliyor? Koskoca dünyada bunun için mi kavga edeceksin? Bundan daha saçma bir şey düşünebiliyor musun?”
“Neden kalkayım? Senin olabilecek her şeyin var. Evini, aileni hatta küçük hayvanat bahçeni bana sen anlattın. Her şeyin var ve şimdi de, bu bankı istiyorsun. İnsanlar bunun için mi savaşıyor? Söyle bana Peter, bu bank, bu tahta ve demirden şey, senin onurunu mu simgeliyor? Koskoca dünyada bunun için mi kavga edeceksin? Bundan daha saçma bir şey düşünebiliyor musun?”
(Kaynak Ayiegül Yüksel.. Ayrıntılı bilgi için mesaj bırakabilirsiniz..)