Artaud Tiyatro ve İkizi kitabında avangard bir tiyatro anlayışını dile getirmiştir. Bu anlayış, her türlü kalıplaşmış davranış kısıtlamalarından ve yüzeysellikten, uygar ligin insana yüklediği yapay değerlerden kurtulmuş olarak insan varoluşunun temelinde yatan öz gerçeği, yani vahşet halini, insanin psikolojik olarak en ilkelden kendini gerçekleştirme güdüsünü izleyiciye aktararak, içinde yaşadığı gerçek vahşetle yüzsüze kalmasını sağlamayı amaçlayan oyunlar için kullanılır. Gerçeküstücü tiyatronun bir çeşitlemesi ve Jarry’nin tiyatro kalıplarını kökten yıkma düşüncesinin bir uzantısı olan olarak Artaud tarafindan kuramsallaştırılan Vahset Tiyatrosu, metni sonuç değil, çıkış noktası olarak alir; geleneksel dili yıkarak, dile düş değerini yüklemeye, dilde kişinin bilinçaltı ilkel ve vahşi özü ile coşkularının verilisiyle salt tiyatroya yönelmeye, böylelikle de oyuncu ile izleyici, sanat ile yasam arasındaki ayrımı kaldırmaya, tiyatroyu tapınsal-törensel ve söylencesel kökenlerine döndürmeye çalışır. Tüm tiyatro öğelerinin insanin en ilkel içgüdü ve coşkularını depreştirmeye yönelik olduğu Vahset Tiyatrosu, Roger Biin, Peter Brook ve Grotowski gibi yönetmenler ile Living Theatre üstünde etkili olmuştur.
Artaud der ki
: ““Biz, sahne ve salonu ortadan kaldırıyoruz, onun yerine bölümlere
ayrılamayan ve hiçbir geçiti olmayan, ayrıca, olayın tiyatrosu da olacak tek
bir alan olsun istiyoruz. Seyirci ile gösteri, oyuncu ile seyirci arasında
dolaysız bir iletişim kurulmalı, seyirci, gösterimdeki olayın ortasında kalmalı
ve oyun kendisini her taraftan bir ağ gibi sarmalıdır.” Vahşet Tiyatrosu’nda,
dekor yoktur. Oyunun oynanması için gereken şey, bos bir uzamdır. Artaud, bu
anlayışıyla, XX. Yüzyıl’ın son çeyreğinde, bos uzamda, dekorsuz olarak oyun
sahnelemeye yönelik bir tiyatro estetiğinin gelişimine öncülük etmiş, Grotowski
ve Peter Brook’u önemli ölçüde etkilemiştir. Artaud’ya göre ışıklamanın gerçek
değeri, sahne aksiyonunun maddilikten uzaklaştırılmasından, onu ilkel
bilinçaltına ait bir anahtara dönüştürmesinden kaynaklanır. “Işık, yalnızca
renklendirmek ya da aydınlatmak için değildir, o, tüm gücünü, etkisini ve
telkinlerini beraberinde getirir.” Artaud, seyircinin duygularını coşturmak ve
ele geçirmek için, sahnede ritm öğesinin kullanımına önem vermiştir. Bu
yaklaşımı, Appia ve Meyerhold’la paraleldir. “Gösteri, bastan sona bir dil gibi
şifrelenecek. Böylece, yitirilmiş devinim olmayacak, tüm devinimler bir ritme
uyacak.”
Peter Brook, Royal
Shakespeare Company ile çalışırken Antonin Artaud ve bertolt Brecht üzerine dayalı
bir tiyatro biçemini benimsedi ve bu kurumda değişik tarzlarda is çıkaran ilk yönetmen
oldu böylece. (Buradaki Hamlet oyununda metnin tüm tabularını yıkmış, metin
Danimarka yerine Ortadoğu’da geçmiş, oyuncular arap kökenli, neredeyse tek
mekanda oynanıyor, Hamlet siyahi biri tarafından oynanıyor.)
Peter Brook
1968 yılında yayınladığı "boş alan" adlı kitabında kendi tiyatro
anlayışını ölümcül olarak nitelediği olumsuz tiyatro biçimine karşı kutsal
tiyatro ve kaba tiyatrodan sentezlenen ansal tiyatro olarak tanımlamıştır.
Ölümcül tiyatro geleneklerin, tek biçimliliğin, şablonların olduğu sıkıcı
tiyatrodur. Kutsal tiyatro Artoud, grotowski gibi yönetmenlerce geliştirilen ve
amacı görünmezi görünür kıldırmak olan, elit bir biçimdir. Oyuncuları eğitmek
için doğaçlama kullanan Brook' un amacı 'Ölümcül Tiyatro' dan kurtulmaktır.
Doğaçlamalarla çalışan oyuncu, sürekli olarak kendi engelleriyle yüzleşme şansını
elde eder. 'Ölümcül Tiyatro'nun doğrular bulamayan oyuncusu bunun yerine
kendiliğinden yalanlar üretir; doğaçlamalarla çalışan oyuncu bu yalanları ile
de yüzleşir. Yalanı bulan oyuncu kendini daha derin, daha yaratıcı itkilere
açabilir.
Peter brook :
Doğaçlamalara, oyuncunun kendisinde nelerin var olduğunu, kendi kendine
bulgulamasına olanak sağlamak için onu özgür bırakmakla başlanır. Böylece
oyuncu kendi olanaklarını keşfe koyulur. Özetle ikisi de oyuncuya
yoğunlaşmıştır.
Brook,
yönettiği oyunlar üzerinde büyük ölçüde kesme, kısaltma, yer değiştirme ve
sıkıştırma yollarına gider ve oyuncularını durumları ve karakterlerin güçlü
duygularını aktarmaya yönlendirir. Seyirciyi rahatsız ederek onu uyandıramaya
yönelik olan deneysel çalışmalarında, onu derinden sarsmanın yollarını aradı.
Onun tüm bu arayış ve uygulamaları, Brook’un işlevsel tiyatroya ulaşma
çabasında ilk ve önemli adımlardır. Brook, geleneksel tiyatronun sahneleme
kalıplardan arınmış, seyirciyi de içeren bir eylemden, bütüncül(total) bir tiyatroyu
hedeflemektedir. Burada, “sunum” icin yapılan tiyatro değil de “araç” olan bir
tiyatro söz konusudur.
Sonuç olarak
ikisi için ortak öğeleri şu şekilde sıralayabiliriz :
·
Sahne seyirci iliksinin ele alınması
·
Sözün öneminin azalması
·
Sahnenin plastik olanaklarının bir anlatım aracı
olarak değerlendirilmesi
·
Görüntüde hareket ve çarpıklık sağlanması
·
Oyunun yapısının parçalanması
·
Oyuncunun fiziksel yapısı ile değerlendirilmesi
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.